14 Eylül 2013 Cumartesi

HAPİSHANE -MAHPUSHANE- MAHPUSLARIN İSLAHI .. MEDRESE-İ YUSUFİYE ..... O'nu (CC) tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır.



















MEDRESE-İ YUSUFİYE

Yazar: Sorularla Risale, 17-11-2006
Hz. Yusuf (as) mahkûmların piridir. Bir iftira yüzünden yıllarca hapiste kalmıştır. Fakat o, hapishaneyi medreseye çevirmiştir. Bu yüzden, İslâm’a ettikleri hizmetlerden dolayı hapse atılanlar için, hapishane bir medrese-i Yusufiye halini alır.



akrabasına, hem vatanına, hem milletine muzır bir serseri hükmüne geçirmeye sebebiyet verir. eğer mahpus, zulmen mahkum olmuş ise, farz namazını kılmak şartıyla, herbir saati bir gün ibadet olduğu
Sözler | On Üçüncü Söz | 138
saatini, on adet ibadet saatleri yapmak, büyük kardır" diye şükreyledim. • üçüncü nokta: mahpuslara şefkatkarane hizmetle yardım etmek ve muhtaç oldukları rızıklarını ellerine vermek ve manevi yaralarına tesellilerle
umumiye, hem nur dairesindeki uhuvvet iktiza ediyor. nasıl ki denizli hapsinde birbirine düşman bütün mahpuslar, nurlar dersiyle birbirlerine kardeş oldular. ve bizim beraatimize bir sebep olup, hatta dinsizlere, serserilere de o mahpuslar hakkında "maşaAllah, barekAllah" dedirttiler ve o mahpuslar tam teneffüs ettiler. ben burada gördüm ki, ... aziz yeni kardeşlerim ve eski mahpuslar, benim kati kanaatim gelmiş ki, buraya girmemizin ... madem hakikat budur; elbette siz dahi, denizli mahpusları ve nur talebeleri gibi, birbirinize kardeş olmanız lazımdır. görüyorsunuz ki, bir bıçak içinize girmemek
Sözler | On Üçüncü Söz | 145
o mektepli gençlere dediğim gibi, musibetzede mahpuslara da tekrar ile derim: onu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır.





Sözler | On Üçüncü Söz | 135
sözün ikinci makamının haşiyesidir risale-i nur'daki hakiki teselliye mahpuslar çok muhtaçtırlar. hususan, gençlik darbesini yiyip taze ve şirin ömrünü hapiste geçirenlerin, nurlara ekmek
Sözler | On Üçüncü Söz | 136
akrabasına, hem vatanına, hem milletine muzır bir serseri hükmüne geçirmeye sebebiyet verir. eğer mahpus, zulmen mahkum olmuş ise, farz namazını kılmak şartıyla, herb

http://www.risaleara.com/ara.asp?a=MAHPUS&t=2&b=2&k=0  İŞTE REÇETELER 
Bunlara kıyasen, bîçare gençlerin çok vartaları var ki, en tatlı hayatını, en acı ve acınacak bir hayata çeviriyorlar. Ve bilhassa şimâlde koca bir devlet, gençlik hevesâtını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla sarsıyor. Çünkü, âkıbeti görmeyen kör hissiyâtla hareket eden gençlere ehl-i nâmusun güzel kızlarını ve karılarını ibâhe eder. Belki, hamamlarında erkek, kadın beraber çıplak olarak girmelerine izin vermeleri cihetinde, bu fuhşiyâtı teşvik eder. Hem, serseri ve fakir olanlara zenginlerin mallarını helâl eder ki, bütün beşer bu musîbete karşı titriyor.
İşte bu asırda, İslâm ve Türk gençleri, kahramanâne davranıp, iki cihetten hücum eden bu tehlikeye karşı, Risâle-i Nur'un Meyve ve Gençlik Rehberi gibi keskin kılınçlarıyla mukabele etmeleri elzemdir. Yoksa, o bîçare genç, hem dünya istikbâlini, hem mesud hayatını, hem âhiretteki saadetini ve hayat-ı bâkiyesini azablara, elemlere çevirip mahveder. Ve sû-i istimâl ve sefâhetle hastahânelere ve hayatın taşkınlıkları ile hapishânelere düşer. Eyvahlar, esefler ile, ihtiyarlığında çok ağlayacak. Eğer terbiye-i Kur'âniye ve Nurun hakikatleriyle kendini muhâfaza eylese, tam bir kahraman genç ve mükemmel bir insan ve mesud bir Müslüman ve sâir zîhayatlara, hayvanlara bir nevi sultan olur.
Evet, bir genç, hapiste, yirmi dört saat her günkü ömründen tek bir saatini beş farz namaza sarf etse ve ekser günahlardan hapis mâni olduğu gibi, o musîbete sebebiyet veren hatâdan dahi tevbe edip sâir zararlı, elemli günahlardan çekilse, hem hayatına, hem istikbâline, hem vatanına, hem milletine, hem akrabâsına büyük bir faydası olması gibi; o on, on beş senelik fânî gençlikle, ebedî parlak bir gençliği kazanacağını, başta Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, bütün kütüb ve suhuf-u semâviye katî haber verip müjde ediyorlar.
Evet, o şirin, güzel gençlik nimetine istikâmetle, tâatle şükretse, hem ziyâdeleşir, hem bâkîleşir, hem lezzetlenir. Yoksa hem belâlı olur, hem elemli, gamlı, kâbuslu olur gider; hem akrabâsına, hem vatanına, hem milletine muzır bir serseri hükmüne geçirmeye sebebiyet verir.
Eğer mahpus, zulmen mahkûm olmuş ise, farz namazını kılmak şartıyla, herbir saati bir gün ibâdet olduğu gibi, o hapis, onun hakkında bir çilehâne-i uzlet olup, eski zamanda mağaralara girerek ibâdet eden münzevî sâlihlerden sayılabilirler.
Eğer fakir ve ihtiyar ve hasta ve İmân hakikatlerine müştak ise, farzını yapmak ve tevbe etmek şartıyla, herbir saatleri yirmişer saat ibâdet olup, hapis ona bir istirahathâne; ve merhametkârâne ona bakan dostlar için bir muhabbethâne, bir terbiyehâne, bir dershâne hükmüne geçer. O hapiste durmakla, hariçteki müşevveş, her taraftaki günahların hücumuna mâruz serbestiyetten daha ziyâde hoşlanabilir; hapisten tam terbiye alır. Çıktığı zaman, bir kâtil, bir müntakîm olarak değil, belki tevbekâr, tecrübeli, terbiyeli, millete menfaatli bir adam çıkar. Hattâ Denizli hapsindeki zâtların az zamanda Nurlardan fevkalâde hüsn-ü ahlâk dersini alanlarını gören bâzı alâkadar zâtlar demişler ki, "Terbiye için on beş sene hapse atmaktansa, on beş hafta Risâle-i Nur dersini alsalar, daha ziyâde onları ıslâh eder."
Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-Peru Cezaevleri yönetimi, “Peru’nun bütün hapishanelerinde Risale-i Nur dersi ve konferansı verilebilir" şeklinde bir resmi izin belgesi verdi.
Peru'da Kur'an ve iman hizmetinde bulunan Nur talebeleri, zaman zaman hapishanelere ziyaretlerde bulunuyor, mahkumlara Allah'ın varlığı ve birliği başta olmak üzere maneviyat sohbetleri düzenliyorlar.
Sohbetlerin mahkumlar üzerinde olumlu etkisi üzerine hapishane yetkilileri Nur talebelerine resmi bir belge verdi. Nurnet belgeyi yayınladı.
Peru'da hapishanelerle ilgili hizmetlere dair haberler Risale Haber'de yayınlanmıştı. Nur talebeleri o anları şöyle anlatmıştı:
"Üçüncü durağımız başka bir hapishaneydi. Yine Müslümanları ziyaret etmiştik. Onlarla ders yapıp ve ikindi namazı kılıp ayrıldık. O gün yorucu ama güzel ve meyvedar  bir gün oldu. Ertesi gün sabah ise geçen sene gittiğimiz Castro Castro hapishanesine erkenden gittik. Bugün ne kuyruk vardı ne de kollarımıza mühür. Müdür en dış kapıda ‘hoşgeldiniz’ diyerek karşıladı. Bizi yukarıya çalışma odasına aldıktan sonra kendisi derse mahkumları bizzat çağırdı. Çok nazik ve içten biriydi. Elhamdulillah ders başladi ve bu kez Latin Amerikadaki en kalabalık hapishane dersimizi yapmak nasip oldu elhamdulillah. En az 70 kişinin bulunduğu degişimli bir şekilde derse katılan ve sadece içlerinde tek Müslüman olan mahkumlar; bazıları bir saat ayakta, bazıları salon küçük olduğu için dışarda demir parmaklardan dinlediler. Ellerinde kağıt kalemle yazarak dinleyen mahkumlara 13. Sözdeki ve Üstadımızın mahkumlara yazdığı mektuplardan okuduk.

"Bir ara müdüre ’Nasıl gidiyor mahkumlar için?’ diye sorduğumda  bana derin ve samimi bir ifadeyle  “muy bien” yani ‘çok güzel, devam’  dedi. Ders bittiğinde ise iki üç kez alkışlayarak sorulara başladılar. "İslamiyetle Hıristiyanlığın ne farkı var? Kur'an'la, Peygamber Efendimizle alakali sorulardan tutun da  Müslüman ülkelerin başında diktatör, kötü yöneticilere kadar bir çok soru sordular. Soruların ardı arkası kesilmedi. Bize ve müdüre 'bu ders tekrar ne zaman olacak?’ diye heyecanlı ifadelerle soruyorlardı. ’Merak etmeyin bu eserleri kütüphanenize koyacağız…Buradan alıp okuyabilirsiniz…’ dedikten sonra,  müdür ve mahkumlar bize tekrar tekrar teşekkür ettiler. Rabbim kalplerine iman nasip etsin inşaallah."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder